Aşırı Kilo

AŞIRI KİLO

Obeziteyi tetikleyen inflamatuvar süreçleri bir IgG gıda alerjisi şiddetlendiriyor olabilir

Obezite, aşırı kilo ve patolojik seviyelere ulaşmış vücut yağ oranlarıyla karakterize edilen kronik bir hastalıktır. Vücut için olduğu kadar psikolojik olarak da taşınması ağır, stresli bir yüktür. Aşırı kilo ve obezitenin gerisinde metabolik rahatsızlıklar yatıyor olabilir.

Hastalığın gerçek mekanizmaları henüz tümüyle anlaşılamamıştır. Ancak, obezitede düşük yoğunluklu inflamatuvar süreçlerin belli bir rol oynadığı açıktır. IgG gıda alerjileri bu tür inflamatuvar süreçleri şiddetlendirebilir. ImuPro varsa bu türde gecikmeli gıda alerjilerinizi saptamada size yardımcı olmakta ve test sonuçlarınıza göre kişisel rehberlik hizmetleri sunmaktadır. Daha fazla bilgi edin.

Beslenmeyle bağlantılı ciddi kronik hastalıklarda obezite ve aşırı kilo büyük bir risk oluşturuyor

Bir kişiye obez veya şişman dediğimizde bu, o kişinin vücudunda aşırı miktarda yağ bulunduğu anlamına gelir. Kalori girişi ile kalori çıkışı arasındaki denge kişiden kişiye değişir. Kilomuzu etkileyen faktörler arasında genetik yapı, aşırı yemek yeme, tek yönlü beslenme, aşırı karbonhidrat ve yağ alımı ve fiziksel olarak aktif bir hayat sürmeme sayılabilir.

Obezite şu konularda sağlık risklerini artırır:

  • Kalp hastalığı
  • Felç
  • Artrit
  • Bazı kanser türleri
  1. Obezite ve IgG gıda alerjisi hakkında daha fazla bilgi

    Obezitenin teşhisi 

    Vücut kitle indeksi (BMI), yetişkinlerde şişmanlık ve obezite sınıflandırmasında yaygın bir şekilde kullanılan basit bir kilo-boy indeksidir. Bir kişinin kilogram cinsinden kilosunun metre cinsinden boyunun karesine (kg/m2) bölünmesiyle elde edilen rakam olarak tanımlanır. BMI > 25 kg/m2 olan kişiler aşırı kilolu (BMI 25-29.9), BMI > 30 olan kişiler ise obez olarak nitelendirilir. Ancak bütünlüklü bir klinik tablo elde edebilmek için, kilo almanın hastanın sağlığını olumsuz yönde etkileyip etkilemediğini araştırmak da önemlidir.

     

     

    Obezitenin nedenleri 

    Bir insanın kilosunu etkileyen birçok faktör olmakla birlikte, aşırı kilo ve obezite esas olarak besinlerden aldığımız enerji ile sarfettiğimiz enerji (fiziksel aktiviteler ve vucut fonksiyonları aracılığıyla) arasındaki dengesizlikten kaynaklanır. Genetik ve çevresel faktörlerin rol oynadığı da doğrudur, ancak, esas olarak beslenme şekline ve fiziksel aktivite düzeyine odaklanmak sadece kilo almanın engellenmesi açısından değil, aynı zamanda kilo verme ve bunun sürdürülmesi açısından da önemlidir.

    Obeziteyle birlikte, sistemik inflamatuvar aktiviteler gözlenir. Gıdalara karşı geliştirilen inflamatuvar yanıtlar, TNF-alfa gibi haberci proteinlerin üretimini artırır.

    Haberci TNF-alfa,  insülin reseptörlerini bloke ederek hücrenin enerji ikmalini sekteye uğratır. Kanda bulunan kan şekerini ona acil ihtiyacı olan hücrelerin içine taşımak mümkün olmaz ya da bu sadece kısıtlı oranlarda yapılabilir. Bunun ise iki mekanizmayı aktive etme ihtimali vardır:

    1. Şeker yağa dönüşür

    Şeker kullanılamadığı, kanda kaldığı için, kan şekeri düzeyi yükselir. Karaciğer bu kan şekerini giderek artan ölçülerde yağ asitlerine dönüştürür –daha sonra bunlar da yağ hücrelerinde depolanacaktır. İnsülin reseptörlerinin bloke edilmesi giderek daha fazla insülinin serbest kalmasıyla sonuçlanır. Yükselen insülin konsantrasyonu, yağ asitlerinin tekrar kan şekerine dönüştürülmesini engeller. Yani, yağ katmanlarında depolanan enerji artık vücudun kullanabileceği bir enerji olmaktan çıkmıştır.

    2. Enerji sarfiyatının düşmesi

    Tek tek hücrelerin kullanımına hazır enerji azalmıştır. Bu yüzden, hücre aktivitesi zayıflar ve bazal metabolizma hızı, yani istirahat halinde kullanılan kalori miktarı iyice azalır.

    Bir IgG gıda alerjisi durumunda immün sistem, belirli gıda maddelerine karşı IgG antikorları üretir. Artan miktarlarda IgG antikoru oluştuğunda, daha büyük miktarda TNF alfa serbest kalacak ve daha çok sayıda insülin reseptörü bloke edilecektir. Bu, inflamatuvar süreçlerin şiddetlenmesi demektir.

     

    Obezite ve IgG’lere bilimsel yaklaşım

    İnflamatuvar durumlara yol açabilen gıda maddelerinin saptanması ve ardından bu gıdaları dışarıda bırakan bir diyet planı, söz konusu inflamasyonu pozitif yönde etkileyebileceğimiz bir fırsat sunuyor olabilir. Bir gıdanın inflamasyonu tetikleyici bir işlev görüp görmediğini tespit etmede en iyi gösterge, IgG gibi görünüyor. Bir gıdanın ilgili IgG antikoru ile karşılaştığı her seferinde, inflamatuvar bir yanıt devreye sokulmaktadır. Araştırmalar, IgG-bazlı bir diyetin  kilo verme ve glikoz metabolizmasının stabilizasyonu üzerinde pozitif bir etki yarattığını göstermektedir.

    Örneğin, “Obez çocuklarda gıda antijenlerine karşı üretilen IgG antikorları ile inflamasyon ve intima media kalınlığı arasında bir bağlantı vardır” (IgG antibodies against food antigens are correlated with inflammation and intima media thickness in obese juveniles) Wilders-Truschnig ve diğerleri ECED online yayınlanmıştır. 2007; DOI 10.1055/s-2007-993165, isimli araştırma obezite, yüksek IgG antikorları ve inflamasyon arasında önemli bir korelasyon olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, gıdaların yol açtığı yüksek IgG düzeyleri, şişmanlığın gelişiminde rol oynuyor olabilir.

İLGİLİ LİNKLER